Seni hatırlıyorum.
Zayıflıktan ölmek üzere,çelimsiz bir kızdın. Kocaman,kapkara gözlerin vardı.
Seni hatırlıyorum.
Henüz dedelerin ölmemişti,anneannen,babaannen de.Ve kahramanın olan dayın da.
Biliyordun tadını bayramdaki ziyaretlerin. Ağlarken bayılan anneni ayıltmak için çabalamadığın
zamanlardı.
Seni hatırlıyorum.
Henüz o adamla tanışmadığın,aşkın adını bile telaffuz edemediğin,dünyayı güzel bi'yer sandığın zamanlardan.
Oysa dünya boktan bi'yerdi bebeğim.İnsanlar senin duygularınla ilgilenmedikleri gibi neyin varsa
parlayan hepsini alırlardı. Yüzüne yalanlar söyler,tükürdükleri ne varsa bir bir yalar,kırdıkları kalbini
eline verir,kıçına da bir tekme indirirlerdi.Sense yaşadığın sürece her kalkışında o çukurdan bir tekme daha yerdin.
İşte yine o insanlar öldüğün zaman mezarına çiçekler bırakırlardı.Ne kadar ironik değil mi?
Sense mezarının beş karış altında,koyulan çiçeklerin kokusunu bile duyamazdın. Başkaları
vefasız demezlerdi,vicdanlarını rahatlatırlardı böylece.Şekilciydi insanlar bebeğim.
Anlamamış mıydın bunu ?Ve gün gelecekti o koklayamadığın çiçekler süslemeden üzerini,elinde sadece kelimeler kalacaktı.
Ve bebeğim,kelimelerini de kaybetmemeni dilemekten başka bi''şey yapamayacaktım ben.